Gezegenimizin kendi ekseni etrafında dönmesi, Güneşin etrafında yer değiştirmesi, güneş sistemi ile kozmik ilerlemesi gibi hareketleri vardır. Bu kompleks dinamik mekanizmalar, bağlantıları ve sonuçları ile insanlığın başlangıcından beri insanoğlu tarafından araştırılmıştır. Böylece Güneş ışıltılı yükselişlerinde (bize de göründüğü gibi) yılın farklı aylarında çeşitli yıldız takımlarından geçer ve ılım (bahar) noktalarının gerilemesinin (eki¬noks presesyonu’nun) neden olduğu gerileme nedeni ile büyük skalada her 2000 yıldan biraz daha fazla bir sürede bir astrolojik işaretin değişimine neden olur.
Bu işaretler belirtilen yıldız takımlarını kapsayan hayali evlerdir. Bunlar farklı toplumlarda ve tarihi zamanlarda farklı anlamlarda ifade edilmiş olmalarına rağmen içlerinden birinde iyice derinleşmemiş tüm semboller yoluyla göreli bir kolaylıkla tanımlanabilirler. Dünya güneş etrafında Ekliptik (tutulum) düzlemini belirleyen bir daire çizer. Dünyanın ekseninden dolayı ekliptik düzlemine doğru olan bu eğilim kendisi ve ekvator arasında yaklaşık 23.27′lik bir açı oluşturur. Ekliptik ve Ekvator olarak bilinen çapın bitiş noktaları ekinokslar olarak adlandırılır. Gerileme hareketi ekvator düzleminin ekliptik düzleme göre hareketidir ve bu ekinoks çizgilerinin gerileyen biçimde yıllık 50.26 açısal bir farkla dönüşünde kendini gösterir. Bir sonuç olarak yaklaşık her 26.000 yılda ekinoks çizgileri toplam 360 derecelik bir dönüşü tamamlar.
Böylece tropikal yıl, Güneş’in güz ekinoksundan geçmek üzere dönmesi ile oluşan günler ve geçen kısımdır ve söz konusu olan bu sürede güz ekinoksu Güneş’in hareketine zıt bir yönde hareket eder. Böylece güz ekinoksu daha “önce” bu noktaya rastlar. Bu nedenle bu hareket “ekinoksların presesyonu” (ılım nok¬talarının gerilemesi) olarak adlandırılır. Bununla birlikte (ekinoksların presesyonu) tarih öncesi zamanlardan beri kaydedilmiştir ve bunu Büyük Piramit’in yüzündeki deliklerde görebiliriz; diğer astronom Aristarchus (1) tarafından 150 yıl önce yapılmış gözlemlerin temeli üzerinde bu gerçeği ortaya çıkaran ise büyük astronom Hipparchus’dur.
Bu bilgi Roma imparatorluğu’nun yıkılması ile tüm Ortaçağ boyunca kayboldu ve Rönesans’ın gelmesine kadar bir daha keşfedilmedi. Kozmosun bu mekanik ilerlemesi örneğin Kuzey Yarımküre’de 6000 yıl önce “Güney Haçı” olarak bilinen takım yıldızın gözlenmesi ve 20.000 yıl içerisinde dünyanın bu başlığında kolaylıkla gözlenebilmesini mümkün kıldı.
Zodyak ya da yıldızlara göre çizilmiş “Hayvanlar Çemberi” sınırları ekliptiğin her iki tarafında 8-9 açı ile belirlenmiş paralel daireler bir kuşak üzerinde yer alır. Zodyak içinde yer alan yıldızlar 12 eve bölünmüştür: Balık, Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak ve Kova. Zamanımızda güz noktası (güneşin 21 Mart’ta Ekvatorun etrafından geçtiği yer) Kova Burcu’ndadır. Kova Burcu’nun etkisi 1950′de başladı ve 4110′da bitecek. Elbette eşik bölgeleri var ve biz yıllar içinde ölçülmüş kesin ayrımları kabul edemiyoruz çünkü her dönemin ilk ve son yüzyılları geçişe aittir. XX. yy. böylece Balık Burcu ve Kova Burcu arasında bir geçiş durumudur. Günümüz ezoteristlerinin büyük çoğunluğunun onayladığının aksine Kova Burcu Çağı kendini bir Altın Çağ olarak ortaya koymaz. Sembolü hava ile dalgalanan su olan Kova’nın, materyal ilerlemenin durgunluğu bölücü çatlakların olduğu bir buz alt dönemi vardır. İlk anlardan itibaren fiziksel iklimde gezegenin ısısında bir düşüş görülür.
Bu yıllarda materyalist doktrinler üstünlük kazanacaktır ve umut buzu eriten Ruhani Ateş olacaktır ama bu Toprağa karışıp, çamur olmadan gökyüzüne doğru buhar bulutları olarak çabukça yükseleceği şekilde olmalıdır. Kova Burcu Çağı “herkesin herkese karşı” olduğu bireysel şiddeti de içeren bir şiddet havası ile başladı. Yalnızca en yüksek idealleri içeren, Tanrıya ve ruhun ölümsüzlüğüne inancı kendinde barındıran bir Ateş Doktrini bu ilk Buzul Dönemini aşabilir. 400.000 yıldan fazla sürecek olan bu dönem Hintlilerin “Kali Yuga” Karanlık Çağ olarak adlandırdıkları mikroskobik ölçekte üst üste yığılmıştır. Fırtınanın buzlu ve nemli kalbinde mucizevi Nuh’un Gemisi gibi, dalgalara dayanıklı ve batmayan bir gemi, buz ve suyun ortasında “kuru bir ada” inşa etmek acilen gereklidir. Hayır Okuyucu! Bir Altın Çağ’ın doğuşunda değil, vahşetleri, kontrolsüz kalabalıkları, terkedilmiş şehirleri ile Yeni bir Orta Çağ’ın doğuşundayız.
DİPNOTLAR
(1) Hipparchus (M.Ö. 161-126)
(2)Samoslu Aristarchus (M.Ö. 310-230): İskenderiye’den Yunan astronom ve matematikçisi. Günümüze kalan tek çalışması “Güneş ve Ay’ın Hacimleri ve uzaklıkları üzerine” Sir Thomas Heath tarafından çeviri ve yorumuyla yayınlanmıştır (1913). Bkz. Sir T.LHeath, Yunan Astronomisi, 1932
Alıntı