Rusya’da bitkiler üzerine yapılan araştırmalara, 1970 yılının Ekim ayında başlandı. O dönemlerde Pravda gazetesinde yayınlanan “ Yaprakların bize anlattıkları” başlıklı makalede, bitkilerin konuştukları, bağrıştıkları oldukça detaylı bir şekilde anlatıldı. Tüm teknik imkanların kullanıldığı bir deneyde, arpa filizleri kullanıldı. Filizin kökü sıcak suya batırılacak, gösterdiği tepki, çeşitli cihazlar yardımıyla kaydedilecekti.
Kök, sıcak suya batırıldığında bilim adamlarının hiç beklemediği bir şey gerçekleşti. Grafiğin çizdiği eğri, sanki kökün canı yanıyormuşçasına bir aşağı bir yukarı oynamaya başladı. Bitkilerin üzerinde yapılan deneyler, bu bilinmeyen dünyada yaşananları, teker, teker gözler önüne seriyordu. Alma Ata Üniversitesindeki bilim adamları, çiçekler üzerinde hiç durmadan araştırma yaptılar. Bitkilerin bazılarında hafızalardan söz etmek bile mümkündür… Düğün çiçeği, Zenon Hidrojen lambasının yanmasına şartlandırıldığında,
18 saat bile, belirli bir frekansı tekrarlayabiliyordu. Yapılan bir başka deneyden elde edilen sonuç, en az Düğün çiçeği örneği kadar ilginçtir. Dayanıklı bir bitki üzerinde, iki bilim adamı çalışmaya başladı. Bunlarda biri bitkiyi yakıyor, üzerine asit döküyor, kısacası canını yakmak için elinden geleni yapıyordu. İkinci kişiyse bunun tam tersini uyguluyor, bitkinin iyileşmesi için bütün çabasını harcıyordu. Bitkinin bu iki kişiye gösterdiği reaksiyonlar hayret vericiydi. Kendisine kötülük yapan yanına yaklaştığında, hemen tepki gösteriyor, isyan ediyordu. Kendisine iyi davranan yanına yaklaştığında, bunun tam tersi oluyor, tepkiler düzeliyor, bitki yaşıyordu.
Gufran Erkılıç