Olimpus Kralı Gök Cisimleri ve Mitler
Astroloji dünyası hem nesnel hem öznel, hem hayali hem gerçek hem de tinsel ve maddeseldir. Henri Corbin’in deyimiyle o, yaratıcı düşlemin ifade edildiği “hayali” bir dünyadır. Henri Corbin’e göre hayalin aracılığı olmadan varlık yasak bölgede kalır. (Bir dünyanın değil dünyaların “arasında” ortada durduğu için) Aktif hayal gücü duyumlanabilir ve algılanabilir dünya arasında yani onların kesiştiği yerde gidip gelmeyi sağlar.
Hayal dünyası ne hayali, ne uydurma ama gerçekten somut olan anlayışın yeni durumunun yani “coincidentia oppositonun (zıtlıkların uyumunun)” gerçek olabilmesi için kaçınılmaz bir menteşeyi oluşturur. Hayal dünyası büyük bir geçiş yeri, bir düğüm veya zıtlıkları birbirine bağlayan bir kalptir; paradoksal durumun yaşamasına izin verir, o öyle bir dünyadır ki orada simge gerçektir ve yaşanmıştır. Aktif hayal gücü bilginin aracı ve yetkisi gibi işler; duyu organlarımızdan bile daha gerçektir. Bu hayali biçimin yararı, onları deşifre edilecek sembollere yeniden yerleştirmek için verilen duyguların değişimini tamamı tamamına meydana getirmesinde ya da getirememesindedir.
“Mundus Imaginalis (Hayali dünya)” bir şekle, boyuta, uzama ve akılcı düşüncelere sahip olduğu için maddesel varlıkla simgelenen bir dünyadır. O aynı zamanda hem maddesel olmayan maddeden yapılmıştır hem de hafif bedende bedensiz olarak vücuda getirilmiştir. Bunları birbirinden ayıran ve birleştiren bir sınır vardır. Mitler geleneksel toplumlarda yaşayan bir “corpusu (gövdeyi)” oluşturan ve tüm geleneksel bilimlerin birliğini kendi iç mantığı ve kriterleri olan simgesel bir dille yaşanır. Mitlerin gerçeğe yaklaşma şekli bizim analitik, deneysel yani bilimsel yaklaşımımızdan geçmez. Onlar görünenin üstünde gerçeğin yapılarının doğrudan bir görünüşüyle, kozmos ve insan arasındaki karşılıklı bağımlılığın anlayışıyla, bu zengin dünya ve yaratıcı hayal gücünün verimliliği aracılığı ile gerçekleşirler. Gezegenlerin psikolojik fonksiyonlarını daha iyi anlayabilmek için onların kaynaklarına gitmeliyiz.
Bu kaynaklar mitolojik anlatırlar. Mitlerin daha dikkatli okunması astrolojinin işlevi hakkındaki anlayışımızda yeni nüanslar keşfetmemizi sağlar ve aynı zamanda astrolojinin verileriyle mitlerin bazı karanlık yönlerini aydınlatırız.
Bu iki disiplin arasında dinamik bir ilişki bulunur; astroloji, mitleri yorumlamada bize diğerlerini de iyi bir şekilde kapsayan (simya, maji vb) bir anahtar gibi gözükür. Böylece Jüpiter gezegeninin özelliklerini Batı Astroloji’sinin ışığı altında inceleyeceğiz. Böylelikle onun psikolojik işlevlerinin örneğini Yunan mit tanrısı Zeus, Romalıların Jüpiter’i aracılığıyla hemen bulacağız.
Astrolojiye Göre Jüpiter Gezegeninin Görevleri ve Özellikleri
Jüpiter gezegeni güneş sistemimizin en büyük gezegenidir. (Çapı dünyanınkinin on bir katı büyüklüğündedir). Kütlesi diğer gezegenlerin toplamının iki buçuk katı ve hacmi diğer gezegenlerin toplam hacminden fazladır. Jüpiter’in siklusunu anlamak için hümanist astroloji açısından A. Rupert’in sözlerine kulak verelim: “Jüpiter’in siklusları 12 ve 7 sayılarına denk gelir çünkü Jüpiter 12 senede (tam olarak 11 sene 10.5 ay) bir tam Zodyak turu tamamlar ve 84 senelik idealar (arketip) hayatında 7 tam Jüpiter siklusu vardır. 12 sayısı ile burçlar ve evler ile ilişki kurulur ki bunları bir senede dolaşır ve bu aynı zamanda kendi uydularının sayısıyla da bağdaşır. Jüpiter’e ait nabız atışını ahenkli hale getiren bu 12 yıllık siklus hepimizde ortak olan yaş siklusudur. Bu siklusların ritmi gizli güçler olarak yükselen bir spiral ile kişinin “bir kişiden öte” olma yolundaki yetişme deneyimlerini tanımlayacaktır. Bu sikluslar kişinin dışarıya ve yukarıya doğru ulaşma ihtiyacını ifade eder. Bu 7 siklusun her birinin bir anlamı ve belirli bir amacı vardır. Bütün siklusun 7 aralığa bölünmesi bir anlama ve evrensel bir uygulamaya sahiptir.
Filozof H.P. Blavatsky, “Gizli Öğreti” adlı eserinde yedinin incelenmesi ile İlgili birçok örnek vermiştir ve bunu “insandaki yedi ilke” ile bağdaştırır. Bu ilkeler şunlardır.
Fizik beden
Eterik beden, yaşamsal ilke
Astral beden, duygular ve tutkular
Zihinsel-Arzu beden, somut akıl
Zihinsel beden, gerçek ve saf akıl
Buddhi, tinsel ruh
Atma, saf tin
Bu yedi ilke bütün dinlerde ve simyada görülür. Büyük İşlem’de (Simyada) yedi evre vardır. Yedinci kısım aydınlanmanın en yükseğidir. Böylece 84 yıllık bir hayat süresince doğuş pozisyonu ile Jüpiter’in yedi kavuşumu, onun işlevinin doğru tamamlanmasıyla kişilikte yedi devirden ileri gelir. Bu da, tamamlanması için 84 yıla gereksinim olduğunu ifade eder. Jüpiter gezegeninin yönettiği niteliklere ve görevlere gelince, şunları buluruz: ferahlık, neşe, duyguları dile getirme. Örnekseme yoluyla ona mal edilen özellikler: şans, zenginlik, refah, düzen, organizasyon, hiyerarşi, birlik, yargılama, hak, doğruluk, cömertlik, başarı, saygınlık, azim, bilgi. Zihin ile ilgili meziyetlere gelince: yargı, düzen, denge, planlı çalışma anlayışı, din, yasa, felsefe, sosyoloji disiplinlerini ve organizasyon şekillerini yönetmek. Edebiyata açıklık getirir, güneş sentezi ve Satürn analizi arasında, bilimlerdeki orta yolu bulur.
Duygulara gelince: Jüpiter iyilik, dürüstlük, doğruluk ve prestij duygusunu uyandırır. Karakter büyük bir sosyal olma duygusu ile şen ve uzlaştırıcı olur. Samimiyet, yaşama sevinci ve iyimserlik onun Özellikleridir, iyimserlik “iyimser kılma” kapasitesidir böylece olayları sadece miktar olarak değil nitelik olarak da mükemmel kılmaktır. Hayranlık duygusu cömertlik de varlıkların derin ve kendiliğinden kabul edilişi ile onları karakterize eden özelliklerdir. Jüpiter’in bağdaştığı meslekler şunlardır: papazlar, yüksek mevkili kişiler, kanun adamları, yüksek düzeyli kişiler, politikacılar, üniversite görevlileri, serbest meslek sahipleri ve aynı zamanda maceracılar, dini müzik bestecileri, ressamlar ve yazarlar. Kusurları bu bolluk arayışı ile ilgilidir. Örneğin günümüz toplumundaki aşırı tüketim ve israf bununla bağlantılıdır. Bu kusur Satürn sınırlamasıyla, Kova’nın gelişi ile son bulacaktır. Aynı zamanda öfke, gösteriş ve otorite Jüpiter’in negatif yönlerini gösterir ama bunlar tamamen uğursuzluk getirecek cinste değildir çünkü onları sınırsız olarak verir.
Yunan Mitlerine Göre Tanrı Zeus’un Görevleri ve Özellikleri
Zeus, Metis ile (kurnaz akıl) düzensizliği bütünleyerek düzeni kurar. Zeus’u babası Kronos’un elinden kurtarmak için annesi Rheia bir “kurnazlık (Metis)” buldu: Kronos’a oğlu Zeus yerine bir taşı yutturdu ama Tanrıça Gaia Zeus’un kavgada korkunç Yüz Kolluların eşsiz güçlerine karşı Titanları yenmesini temin edecek ve Kiklopların kurnazlıklarını yenecek bir silah kullanacağını söyledi.
Başka bir deyişle Titanların yenilmesi yaşları, doğaları ve soyları aracılığıyla eskilerin ve yenilerin bir araya gelmesi ile olur. Zeus’un, Titanlara boyun eğdirerek düzene koyulmaya çalışılan aynı ilksel kozmik gücü, aynı özgün canlılığı enkarne edecek güçler yardımıyla niyet etmesi gerekir. “Düzeni kurmak için karmaşanın güçlerine etki edebilecek bir güce gereksinim vardır ama bunun için hangi enerji kaynakları, bu düzenleyici gücü beslemelidir?” Böylece Kikloplar Zeus’a gerekli silahı, “şimşeği” verdiler. On yıl süren sert savaşlar sonrası Olimpus Tanrılar Titanları yenmeyi başardı ve Zeus yeni dünya düzenini kurdu. Hesiodos’un Theogonia’sındâ (Tanrıların doğuşu) Zeus tanrıların krallığına terfi eder etmez Okyanus’un kızı tüm tanrılar ve ölümlülerden bilge olan tanrıça Metis ile tekrar evlenir. Bu birleşme ona tahta ulaşma yolunda kurnaz aklın verdiği hizmetleri tekrar tanımaktan başka bir şey kazandırmaz. Bir hakimiyet kurmada Metis’in varlığının gerekliliğini gösterir. Onsuz ne fethedilebilir ne kendini alıştırabilir ne de kendini muhafaza edebilir. Annelerini karakterize eden aynı kurnaz düşünceyle tanrıçanın oğulları da yenilmez olacaktır ve babalarından üstün geleceklerdir.
Zeus tanrıların krallığını kutsayan evlilik tarafından kendini tehdit edilmiş gibi hisseder. Önceki kralın yaşadığı aynı kaderi görür: kendi oğullarının darbeleri altında düşmek. Ama Zeus diğer hükümdarlar gibi değildir. Kronos kendi çocuklarını yutarak kendinden üstün kurnazlıktaki güçlerin varlıklarını sürdürmelerine meydan vermiştir. Zeus tehlikenin köküne gider. Tanrıça Metis’e karşı, ona kendi silahlarıyla (kurnazlık, aldatma, şaşırtma) yönelir. Onu tatlı sözlerle kandırarak daha sonra kızı olacak Athena’yı doğurmadan yutar, böylelikle herhangi bir erkek çocuğun Tanrıların ve insanların kaçınılmaz kralı olması riskini yok eder. Metis’le evlenerek, ona hakim olup onu yutarak Zeus basit bir hükümdardan daha üstün olur. Kendi hakimiyetini kurar. Gelecekteki, karnının dibinde olan her şeyden tanrıça tarafından uyarılarak haberdar edilen Zeus Kronos gibi sadece kurnaz bir Tanrı değil metietadıryani tam kurnaz tanrıdır. Artık hiçbir şey onu şaşırtmıyordu; kararlarına karşı çıkılması, kendi uyanıklığına aldanması… Hükümdarlık her zaman tekrarlanan bir kavgada kazanılması gerekli şey olmaktan çıkar, Zeus’un kişiliğinde sabit, kalıcı bir duruma dönüşür. Metis’i yutarak ve Athena’yı başından doğurarak Zeus bilgeliğinin çevresinde kendi dişiliği ile birleşir. Kendi hayatını Athena’ya vererek “lanetli” Zeus “kurtarıcıya”, dünyayı uyum içinde yönetecek ve aydınlatacak aktif aklın Yaratıcısı, Ana-Babasına dönüştü. Kaos, akıl ile, Teos ile Kozmos’a dönüşüyor.
Zeus, Poseidon ve Hades, babaları Kronos’u tahttan indirdikten sonra Gökyüzünün, Denizin, ve Karanlık Yeraltı Dünyasının hakimiyeti için talihlerin ‘denediler. (Yer hepsinin toplu kullanımına bırakıldı). Zeus Gökyüzünü, Hades Yeraltı Dünyasını ve Poseidon Denizi yönetti. Bu üçe bölünmüş dünyanın görev dağılımında Hint-Avrupa Tanrılarının üçlü işlevini tekrar buluyoruz. Zeus’u “baş rahiplik” ve “hükümdar” göreviyle, Poseidon’u bize süvarilik statüsünü ve Topraktaki hakimiyet iradesini hatırlatan savaş işleviyle ve Hades’i zenginliklerin ve toprağın meyvelerin koruyucusu olarak tekrar buluyoruz. Zeus saf havanın, eterin sonsuz ilkbaharın bulunduğu yer olan Olimpus’un efendisidir.
Tanrılar orada gençlik ve ölümsüzlük veren, Olimpus yemekleri (ambrosia) ve Olimpus Tanrılarının içkileri (nektar) ile beslenirler. Birçok tanrıyla çevrelenmiş olmasına karşın sadece 12 tanesi Olimpus Konseyi’ni oluşturur. Bu konsey Kronidlerin 4 erkek kardeşinden: Poseidon, Demeter, Hestia, Hera; Uranüs’ün kızı, Afrodit’ten ve altı öz oğlundan; Ares, Apollon, Hephaistos, Hermes, Athena, Artemis’ten oluşur. Krallığı ışığın krallığıdır ve bakışlarıyla tüm evreni gördüğü söylenebilir. Dünya düzenlenir düzenlenmez Zeus insanları yaratır. Zeus Themis’le (düzen) birlikte mevsimlerin tekerleğini çevirir. Titanide Themis’le birleşmesinden mevsimleri yönetecek üç zaman doğacaktır: kanun, düzen, adalet. Themis takvimi simgeler çünkü o yılı yaz ve kış gün durumları olarak ayrılan mevsime ve on üç Ay ayına bölen en büyük tanrıçadır. Atina’da bu iki mevsim “tohum veren” ve “solan” olarak kişileştirilmiştir. Annesi Rheia ile beraberliğinden beri yılan görünümünde olan Zeus, Nemphea’lar veya arkaik Tanrıçalarla beraber olmak için her hayvanın kılığına girmiştir. Hayvanlar yılın aylarını simgeler. Nemphea’lar da burada, Zeus tarafından simgelenmiş olan ışığın başlangıcının yıllık siklusunun değişik evrelerinde evlendiği neolitik (çok eski) çağın çok eski Ay tanrıçasının simgeleridir.
Bu mitler bize, anaerkil bir yapıdan oldukça ataerkil bir yapıya geçişi gösterir. Bu çeşitli birleşimler doğanın yaşam siklusunu harekete geçirecektir. Şu anda sayısız değişimleri kapsayan, zenginliği meydana getiren dinamik bir evrende, babası Kronos’un çok statik evrenin aksi olan Zeus’un krallığı içerisindeyiz. Zeus’un krallığında ansızın ortaya çıkan değişikliğin sebebi kızlarından biridir; Tykhe “talih”. O, bazılarına şans ve bolluk bazılarına da sefalet getirir. Tykhe talihe düşen toplarla oynarken kararlarından sorumlu değildir. Eğer bir insan zenginliğe fazla kapılır ve Tanrılara kurban vermeyi unutursa, eski bir tanrıça ona daha fazla alçakgönüllülük vermek için gelir. Bu korkulan ve kutlu görülen tanrıça Nemesis’dir: “adil karar”. O, bir elinde elma ağacı dalı (görünmez dünyaya girip çıkmak için) ve diğerinde bir tekerlek taşır. (Roma’da Fortuna olan talih tekerleği). Böylelikle şans oyunları ve gereklilik insanı sorumlulukları ile karşı karşıya bırakır. Adalet duygusu ve özgür iradeyi geliştirmeye mecbur eder. Bunları Zeus, kanunlara saygı duyulması ve Ölçü ile davranılması için verir. Bir kez, Yaradılış üç dünya dört mevsim ile Evren’in tüm canlıları ile gerçekleşir gerçekleşmez Zeus tanrılara sorar: “Ne eksik?” ve onlar cevap verir: “Bu harikuladeliği övecek bir ses”. Böylelikle Mnemosyne ile hafıza birleşti. Zeus Musa’ları, Sanat Tanrıçalarını yarattı.
“Sanat Tanrıçalarının şarkılarında bütün her şeyin aslı, tanrısallık ile dolu bir varlık gibi, tüm derinliklerden ışıldayarak en karanlığı ve eziyeti görmüşçesine tanrısallığın sonsuz neşe ve şanını açığa vurarak yankı verir”. Eurynome ile birlikte hayatı sevgi ile parlatan, sevgiyi veren ve alan, neşe dağıtan “üç güzeller (Kharit’ler) meydana geldi. Doğayı karakterize eden güzel ve faydalı birliği gerçekleştiren onlardır. Zeus her şeyde tanrısal birliği ve bunların ayrımını Gökyüzünün Hanımefendisi Hera ile gerçekleştirdi. Zeus’un ikiz kardeşi Hera Mevsimler tarafından beslendi (6). Zeus onu Girit’teki Knossos’da veya bazılarına göre orada ona başarısızlıkla dalkavukluk ettiği Argolide’deki Thornaks Dağı’nda aradı ve ama Hera onu ıslak bir guguk kuşu kılığında görünce acıdı ve onu şefkatle göğsünde ısıttı. O zaman Zeus önce gerçek kılığına büründü sonra ona tecavüz etti. Hera bundan o kadar utandı ki onunla evlenmek zorunda kaldı. Bütün tanrılar düğün için hediyeler getirdi. Hera ve Zeus üç yüz sene sürecek olan düğün geceleri için Samos’a gittiler (7). Hera ve Zeus’un birleşmesinden Ares, Hebe, Llithia ve Hephaistos dünyaya geldi. Sırayla savaşçı, ölümsüz gençlik, doğumların tanrıçası ve demirci tanrısı (8). Bu üçüncü eş Zeus’un resmi karısı oldu ve kavgalarına rağmen bu birleşme, göçebe savaşçılardan oluşan bir toplumda soyun devam etmesini korumak için sosyal anlaşmayı, evlilik sözleşmesini sağlamlaştırdı. Her durumda Hera meşruluğu temsil eder. Zeus’un titizlik erdeminde en üstün karışıdır.
Daha sonra Zeus, Tanrıçalarla, Nemphealarla ve ölümlülerle beraber olabilmek için zaman, zaman kuğu, boğa, guguk kuşu, keklik, yılan, altın yağmur damlası veya ölümlü kılığına bile girdi. Çocuklarının arasında Hermes, Apollon, Artemis, Dionysos, kız kardeşleri Klytaimestra, Helena, Dioskur Kastor ve Polluks gibi tanrılar, Herakles gibi kahramanlar ve diğer bir çoğu sayılabilir çünkü tüm topluluklar (ırklar), mitolojik ata olarak Zeus’u tekrar bulurlar. Baba Tanrı’nın bu çoğalmasını nasıl yorumlayabiliriz? Çünkü o, tam yaratıcı ilkedir, ilahi veya kahraman olarak, Romalıların Diş Panter dedikleri yaratılışta yaşayan her şeyin şeklinden türeyendir. Her şey onun yaratmasında birleşmiştir ve evrendeki aktif temsilci, üçüncü unsur kutsal Evlat’ı meydana getirmek için Ana Tanrıçayla, ilksel özle birleşmiştir.
Şüphesiz evrendeki her şey Zeus’un iradesi ile doğmuştur, ilahi Birlikten, sınırsız çoğalmaya kadar her şeyi veren O’dur. Tanrılar evrensel şekiller olarak ona hayat muhtaçtırlar ve evren kendi çeşitliliğinde her an mükemmel varlığı gösterir, ilahi şekiller gerçek ve öz olanı gösterirler. Bu anlamda Zeus dini duygunun kökenidir çünkü daha büyük bir bütüne ait olan her katılanın bir bütün olduğu kadar birliği anlamını koruyarak her şeyi birbirine bağlayan en uyumsuz çokluğu bir yaklaşımla bütünleştiren odur. Kapsamlılığın kapasitesi sebebiyle varlığın görünüşünden öte olan yoğunlaşmayı ve gerçek bir inancı kabul edebiliriz. “Kelimenin tam anlamıyla Zeus’a benzemek tehlikenin önünde korkmadan ilerleyebilmek, nefret duymadan düşmanlarını yenebilmek, zayıflık duymadan sevebilmektir…
Zeus’un bereketinden acı çektikten ve onu kabul ettikten sonra hayatın onları yüce güç ve ilim taşıyıcılarına dönüştürdüğü insanlarda, görünüşlerin duygusal dünyası ve muhteşem iç dünyası arasında, bu dünyaları birleştirmeyi arayan yolcular da Zeus’un insan tipleridir”.
Sonuç: Zeus’un Yeni Çehresi Jüpiter
Bu çalışmada Yunan Panteon’undaki tanrı Zeus’un savunmasını önermek amacımız değildir ama bu insana ait psikolojik işlevin bize kadar nasıl geldiği ve gelecekte kendini nasıl ve ne şekilde göstereceği hakkında düşünmeye davet ediyoruz. Bu bin yılın sonunda değerlerin gerçek bir krizine şahit oluyoruz ki bu kriz, geçmişten gelmesine rağmen, kendi Özelliklerine sahip olacak bir yeni tinselin ortaya çıkmasıyla çözülecektir. Bu tinsellik evrensel değerler ve gezegensel güçleri, yeni bir algılama ve görüş ile kapsayacaktır. Astroloji bunu büyük presesyonel (gün ve gece eşitliği zamanının daha erken olduğu) yılın siklusu ile bize açıklar Buna göre biz 4000 bin yıllık bir dönemi kapatarak Kova Çağı’nın başlangıcında bulunuyoruz. Bundan önce her biri 2000 yıl süren Koç ve Balık çağlarının astrolojik “süzgeçleri” altında yaşadık. Şüphesiz her gezegen bütün zamanlarda etkindir ama enerjileri bu çağların süzgeçlerinin özellikleri ile renklenir. Bunu daha iyi anlayabilmek için Jüpiter gezegenin Koç, Balık ve Kova çağlarının etkileri altındaki bazı iyi özelliklerini ve kusurlarını özetleyeceğiz.
Koç Dağındaki Jüpiter Gezegeni
Hıristiyan çağının öncesindeki 2000 yıl süresince Jüpiter otoritesi doğal olarak liderler aracılığıyla doğrulanmıştır. Fetih ruhu, hırs ve aynı zamanda dürüstlük ve onur, çağın “bu enerjisinin çizgileridir”. Kusurlar iticilik, sorumluluğa karşı mizaç değiştirme, abartma, gökyüzündeki şimşeklere benzeyen şiddetli öfke olarak özetlenebilir. Bu zamanların Jüpiter enerjisini kendine kanalize eden kahramanın mitik imgesi Büyük İskender’dir. Mitolojiye göre kendisi Amon Jüpiter’in oğluydu.
Balık Çağındaki Jüpiter Gezegeni
Son 200 yıl yayılmacı ideallerle karakterize edilmiştir ki bunlar Roma İmparatorluğu’nun insanlığı birlikte kurtarmak için varolan evrensel dinlerle yaptığı gibi evrensel niteliktedir. Merhamet, özgecilik, koruma ve dinsellik çağın duygularıdır fakat aynı zamanda kendi görüşlerini kabul ettirmek için bazen dogmatik olmaktan çekinmeyen ve emperyalizme dönüşen bir fetih istenci de vardır. Kusurları hümanizmin totaliterliğe dönüşmesi ve evrensel kurtarma idealinin ekonomik emperyalizme dönüşmesi olabilir. Bireysel alanda ise bunlar; aşırılığa, kötü huylara yönelme ve sosyal bir parazite dönüşme olarak nitelendirilebilir. Balık Çağı’ndaki Jüpiter enerjisinin mitolojik görüntüsünü kanalize eden kişilikler arasında şunları sayabiliriz: aracı peygamber Muhammed, “aracı Papa” ikinci Jean Paul. Onlar Akdenizli bir dinde gerçekten gezegensel bir aşılama için çalışıyorlardı.
Kova Çağındaki Jüpiter Gezegeni
Kardeşlik ve aynı zamanda Sorumluluk değerleri ile arkadaşlık duygusunun çok. önem kazanacağı zamanlarda, pasif ve galvanize edilmiş gruplar tarafından izlenen şefin kesin ve merkezileştirilmiş otoritesinin eski değerleri, daha yumuşak ve canlı bir hiyerarşik yapı içerisinde, herkes tarafından kendi otoritesinin kabulünü bir yeteneğe dönüştürmelidir. Aktif katılımın gerçek anlamı insani ve sosyal planlarla doğmalıdır. Paradoksların zamanı, çağın bilgisi, “coincidentia oppositorün içerisinde (zıtlıkların birleşmesinde)” bilimin ve geleneklerin görüntülerini uzlaştıracaktır. Fakat Apollon, Dionysos, Athena ve Hermes’in babası bu paradoksu özümsemeye yatkındır çünkü o “kurnazlığın” efendisidir ve kendi gücü, “şiddetli gücü” sınırlamaz, Kusurları çok hırslı ve belirsiz planlara sahip olmak, riskli ve maceralı olaylar tarafından ve anarşi ruhundan etkilenmektedir. Kova Çağı’nın Jüpiter etkisindeki mitolojik figürlerine gelince gerçekte onlar şu anda doğmaktadır. Fakat sadık arkadaşlık duygusuyla Gılgamış ve Enkidu; ekip ruhuyla Jason ve Argonaut’lar (Troya efsanesi kahramanlarından önceki kuşaktan kişiler); devrimci, yenilikçi ruhuyla Einstein ve eşsiz maji gücüyle ile Merlin örnek olarak canlandırılabilir. Belki Kamelot şehrinde Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyelerinin çevresinde bu yeni çağın Jüpiter enerjisinin sembolleri hayal edilmelidir.
Laura Winckler
Yazar, Kolomb öncesi, Grek, Mısır uygarlıkları astrolojik metinlerinin yeniden araştırılması üzerinde uzmanlaşmıştır.
Fransızca’dan Çev : Özge SAMANCI
Kaynak : Yeni Yüksektepe Dergileri Yunan mitleri ve astroloji yazıları