YUNAN MİTLERİ VE ASTROLOJİ – 3

Yıldızlar ve Mitler

“Olimpus’un hükümdarı, Zeus” üzerine olan makalemizde de söylemiş olduğumuz gibi, astrolojinin evreni hayal edilenlerin dünyasından etkilenir. Hayal edilenlerin bu dünyası, geçişin ol­duğu yer, karşıtlıkların başladığı ve aykırı durumların yaşantısına olanak veren dü­ğüm, sembolün hayata geçtiği yer ol­duğundan, bu alan, bizi karşıtlıklar içinde uyumun doğal ustası, aracı Hermes’e özel­likle yaklaştırır. Bir kez daha aynı zamanda gezegenler tarafından sembolize edilen psikolojik iş­levleri de ifade eden kozmos ve astrolojinin yapılarının görüntülerle canlandırdığı, dün­yanın doğusuyla ilgili görüşü ifade eden mitlere başvuracağız.

Böylece birbiri ardına MERKÜR gezegenin astrolojik özelliklerine ve Yunan mitleri çerçevesinde HERMES’İN işlevine ulaşacağız. Boyutlarının küçüklüğünden dolayı çıp­lak gözle nadiren görülebilen Merkür gü­neşe en yakın gezegendir. Dünyadan ba­kıldığında Merkür güneşten 28 ‘den fazla uzaktır. Merkür ortalama olarak 3 ay 15 gün geriye dönüktür ve yörüngesel iler­lemesi günde ortalama 3 dir. Ay Dünya’nın yörüngesinin içinde ve dışında değişerek dönerken,

Merkür kâh geride kalarak kâh ileri giderek, yılda üç kez Güneş’e doğru gider sonra da Dün­ya’ya doğru yaklaşır. Merkür ve Ay aynı zamanda güneş enerjisini dağıtan et­kenlerdir. Geleneğe göre Merkür ruhu, manevi olanı ve sinir sistemini olduğu kadar aklı ve fikirlerin sözle ifadesini de temsil eder­ken, Ay’ın bellekle bağlantısı vardır. Güneşten hemen önce doğup şafakla beraber kaybolmasına veya gece göğünde batı ufkunun hemen ya­nında parlamasına rağ­men ve Güneşi, al­gılama çizgimizin he­men altında takip etse bile Merkür, hiçbir za­man başucunda gö­rünmez. Merkür aynı zamanda hem sabah hem de akşam yıl­dızıdır. Güneşe yakınlığı, boyutlarının küçüklüğü ve hareketliliği analojik olarak bir takım özel­liklerin ona atfedilmesinin te­melindeki nedenlerdir. İşlevleri pratik zeka ve ifade biçimleri, uyum, akıl, ustalık, ya­yılma, yumuşaklık, hız ve anlayıştır. Aracılığı, insanları, çevreyi, ticareti, zekayı, bilimi, eğitimi, pratik zekayı, seyahatleri, ile­tişim ortamlarını, genç­liği, uçuşu, edebiyatı, söz söyleme sanatını, kurnaz insanları, ki­tapları, gazeteleri, tüm yayınları, söz­leşmeleri, tartışmaları simgeler. Meteorolojik bakış açısından ba­kıldığında Merkür’ün rüzgar üzerinde etkisi vardır.

Mineraller dünyasından cıva, akik ve alacalı akikle ilişkilidir. Renkleri gri ve açık mavidir. Bitkilerin dünyasından şifalı bitkilerin yanında lavanta, nane, mine, kediotu, melisa, kahkaha çiçeği, anason ve papatyayı yönetir. Hayvanlar ve bö­ceklerden ise: maymun, papağan, tilki, sincap, saksağan, kırlangıç, kelebek ve bazılarına göre çalışkanlığı ve zekası nedeniyle arı ve karınca. Anatomik ve patolojik açıdan ise: akciğerleri ve sinir sistemi, larinks ve dili yönettiği gibi kollan, el ve ayaklan yönetir. Ayrıca bağırsaklar ve si­nirsel sorunlarda etkisi vardır. Başlıca hastalıkları solunum sis­temine ait olanlardır. Acı vererek kabızlığa, nevraljik ağrılara, nevrosensoriyel sorunlara hat­ta deliliğe yol açar. Sürmenaja neden olabilir. Zihinsel ve spiritüel alanlarda entellektüel ye­tenekleri canlandırır. Bu merakın, becerikliliğin, mantık yürütmenin ama aynı zamanda belli bir sezgi ve nesnelerin an­lamı konusunda hemen harekete geçen dolandırıcılığın gezegenidir. Bireyi sonsuza dek genç tutan bir öğrenme açlığı verir. Kendini başkalarının yerine koyma konusundaki yeteneği sayesinde mükemmel bir tüccar, aktör veya bazen mizahçı olabilir. Biraz bozulmuş, dağınık ve moda “rüzgarlarından” etkilenmeye eğilimli olan biç iradeye sa­hiptir.

Diller, düşünce ve duyguların iletilmesi ko­nusunda yeteneklidir, iyi bir belagat yeteneği sağlar ve mükemmel bir şekilde iletişim kurmaya olanak tanır. Duygusal alanda man­tığın sözü geçer. Sahip ol­duğu seçkin duygusallık güçlü kösnüllüğe hiçbir za­man izin vermez. Duy­gulan yüzeysel ve de­ğişkendir. Toplumsallaşma yeteneğine Merkür sorunları ortadan kaldırma ye­teneğine sahip mükemmel bir diplomat olabileceği gibi, tam aksine bir fitne yayıcısı da olabilir. Bu gezegenin güçlü etkisinin yanı sıra başka gezegenlerden de etkilendiği için Merkür insanının portresini çizmek zordur. Ancak ifadeli bir yüz, meraklı ve dikkatli gözler, çevik ve abartılı jestler, hızlı, rahat ve ikna edici sözler bazı özellikleridir. Top­lumda nasihat vermeyi seven anlatıcı ro­lünü üstlenebilir. Merkür’ün meslekleri şunlardır : ede­biyatçı, gazeteci, editör, yayıncı, kü­tüphaneci, bilgin, istatistikçi, geometri bil­gini, yapı ölçücüsü, diplomat, konferansçı, sekreter, tüccar ve satıcı. Becerikliliği ve pratik zekası sayesinde başarıya ulaşır. Se­batsızlığı ve projelerinin dağınıklığı ne­deniyle başarısız olabilir. Kusurları dağınıklık, manevi den­gesizlik, unutkanlık, yalancılık, kurnazlık, dolandırıcılık, gevezelik, iftiracılık, sinirlilik ve deliliktir.

Tanrı hermes’in yunan mitlerine göre işlevleri ve özellikleri

Genç ve Eski Tanrı

Hermes büyük olasılıkla Trakya kökenli çok eski bir Tanrı olup özellikle Arkadia çobanlan tarafından onur­landırılmıştır. Arkaik çağ­daki AnaTanrıça kültleriyle, yeni Ural kaynaklı Hint Avrupa mitleri arasında aracıdır. Hermes’in ayinleri ar­kaik ve neolitik kültlerin mirasçısıdır. Efsaneye göre, Hermes, Arkadia’da (Zeus’la Artemis’in avcı kızlarından Kallisto’nun oğlu Arkas’ın krallığındaki bölge) bir mağaranın dibinde Zeus’la nympha(su perisi) Maia’nın ilişkisinden dünyaya gel­miştir. Hermes’e bağlı olan alan dağın kal­bindeki mağaradır, bu bir dölyatağı, görünmeyenin ortaya çıkarıldığı yerdir. Pelasgos (Akdeniz yöresiyle Yunanistan’da oturan en eski soyun adı) ve Orfik (Orpheus’a bağlı din hareketi) kozmojeniye göre Merkür gezegeninin Titanları Metis ve Koios’tur. Metis Atena’nın annesi ve Zeus tarafından yutulan kurnaz zekadır. Kuvvetin ötesinde yapabilme ye­tisini getiren bu zekadır. İkizler burcunun naipleri Dioskur’lar(Leda’nın oğulları, Zeus’un delikanlıları), Kas­tor ve Polluks ile de bağlantılıdır. Bunlar gece ve gündüzün ikiliğini, at yetiştiricisiyle boksörü, ölümsüzü ya ölüm­lüyü simgeler. Karşıtlıklarla ulaşılan uyu­mun kefilleri olup ufkun Doğu Batı aksını çizerler. Ölülerin koruyucusu ve görünenle görünmeyeni bağlayan kapının bekçisi oldukları kadar bir mezarcı rolüne de sa­hiptirler. Hermes, özellikle insani ve hayali öğe­lerin koruyucusu olan tanrısal güçtür. O, içsel sınamanın tanrısı olup, tüm nes­nelerin sınırlarını belirler, doğru ilişkileri kurar ve ‘nesneler arasındaki bağı gözler önüne serer. O gerçeği bilir, “bu tehlikeli bir dost­tur.”

Düzen ve Düzensizlik

Hermes, bir ortalık karıştırıcı, bir mad­rabaz, bir eşkıyadır. Bir alanın düzenlenmesini temsil edebileceği gibi aynı zamanda düzen bozucu da olabilir. Zaman, zaman düzen, zaman. zaman da dü­zensizliktir. Yoldan çıkarıcı ve bilinemezdir. Bu duygu gizlediği onun gidişinde vardır: Apollo sürüsünü ararken yaşananlar bu­nun örneğidir. O sabah doğmuş olan Her­mes, abisinin tanrısal sürüsünü bir eriş­kinin gücüyle çalar. Ancak Apollo ona an­nesinin ininde hesap sormaya geldiğinde, onu yeni doğmuş bir bebek gibi sıcak kun­dağında bulur. Silen’ler (Kocalmış satir’lere genellikle verilen ad) ço­cuk ve inekler tarafından bırakılan izleri takip ederken, izler karışır, birbirine girer: başı ve sonu ol­mayan gerçek bir labirent gibi. Homerik destandan öğ­rendiğimize göre Hermes işa­retlerin sırasını ters çevirmiştir: inekleri geri, geri yürütmüş, oradaki çalı çırpıyı ayağındaki sandalların altına örerek ayak izlerini silmiştir, işte Hermes’in kurnazlığı böylesine bir kurnazlıktır, tuzaklar ve entrikalar kullanarak ustalaşmıştır. Tüm yol­lan kullanarak durumlardan kurtulur, rol­leri ters çevirir, rakiplerinin karşısına ge­çer.

Olimpus’un on ikinci tanrısı olmasını sağlayan da Metis, yani kurnaz zekasıdır. Zeus’un onu kurallı düzensizlik olarak ka­bul etmesini sağlayan da odur. Aynı zamanda hırsızların, insanların pa­yına sorumluluklarının. müdahalesi ol­madan düşenlerin de tanrısıdır, Sisam adasındaki Hermes Charidatos şenliği sı­rasında hırsızlık ve talan serbesttir. Kadın düzenleri, yalanlar, çıkarcı sözler ve aldatıcı mantıklar dahil olmak üzere tüm kurnazlık ve kötülükleri korur. Ancak Hermes’in hırsızlığı sezgiyle de bağlantılıdır. Çünkü hermetik inisiasyon için yiyeceğini kendini belli etmeden bu­labilmesi gerekir. Bu ustadan esin bek­lenmeyen bir yoldur. Aday, dağınık par­çalardan başlayarak tanrılarla bir­leşmesine kadar bilgiyi yeniden kurmak zorundadır. Hırsızlık, ruhun konsantrasyonuyla sentez ve sıçramadan oluşan bir hır­sızlıktır. Entellektüel bir hırsızlık başlatmaz. Bu gelişmenin pedagojisidir. Ancak, kurnaz yeteneklerini aynı za­manda tanrıların, özellikle üç dünya arasındaki habercisi olduğu Ze­us’un da hizmetine sunar. Bu şe­kilde Triseps’tir: üç dünyayı, göğü, yeri ve yeraltını birleştiren. Zeki eylemleri Typhon’un esiri olan ve sinirleri alınan Zeus’u kur­tarmasına olanak tanımıştır. Devi unutmuş, Zeus’un sinirlerini yerine koyarak ona güçlerini geri ver­miştir. Böylece bu “küçük tanrı” kendini Olympos’ta vazgeçilmez hale getirmiştir. G. Durand’ın dediği gibi “en aşağı ve en küçük olanın gücünü” cisimleştirir. Küçük ama güçlü olan bir ci­nin gücüne sahiptir.(l) Sofistike ve kar­maşık bir mekanizmayı durduran kum ta­nesi veya içinden çıkılmaz bir durumu çö­zen hayal gücü irkilmesi gibidir.

Beklenen ve Beklenmeyen Aracı

Çoban ve yolcuların tanrısı, yol işareti olarak kullanılan “taş yığınlarının (Herma) mucidi, kurnazlık ve hırsızlığın tanrısı ama aynı zamanda değiş-tokuş ve söz­leşmelerin ustası, sözleriyle kurnaz yü­rüyüşüyle de kalleş olan, psikopomp (ruh­lara kılavuzluk eden) ve aynı zamanda da Zeus’un habercisi ve son olarak da uyku tanrısı olan Hermes’in adı tanrısallığa eri­şiminin kiplerini belirleyen hareketliliğine ve bilinmeyenler uzayına yazılmıştır. (2) Hermes yolların üzerinde iz bırakandır. Yol kavşaklarına çakılı olan iki veya dört başlı Hermes formları yönleri gösterir ve parkurları sınırlar. Bu yer değiştirmelerin kılavuzu, evlerin kapılarında ise ‘ bü­tünlüklerinin koruyucusu ve kapı tok­maklarının tanrısıdır. Yollan ilk açan odur ve bunu yaparken de yol gösteren işa­retleri bırakır. Yeni ülkeler açan bir ma­ceracıdır. Apollo’nun sürüleriyle ovayı ge­çerken ,de böyle yapmıştır. Tek başına yo­lunu açmıştır. Doğası her zaman belirsizdir çünkü ço­banların ve sürülerin koruyucusu olduğu kadar hırsızlıkların da koruyucusudur.

Değiş-tokuşu mümkün kılar ve yer değişikliklerine işaret eder ama aynı za­manda her an açılmayı bozabilecek olan kaygılandırıcı figürdür. Her zaman hareketli olan Hermes’, mal­ların, kelimelerin ve rollerin dolaşıma gir­mesini destekler. Ancak bunda her zaman tehlike payı vardır. Yunanlılar çok az çabayla elde ettikleri iyi buluntulara Hermes’ten dolayı “Hermaion” derlerdi. An­cak bu şansın kötü darbeleri için de ge­çerliydi. Malların dağıtıcısıdır ancak cö­mert olduğu kadar cimri de olabilir ve sü­rüleri çoğaltabileceği gibi azaltabilir de. Bir kazanç peşinde koşarken “Hermes bizimle” denir. Apollo’nun ona flütüne kar­şılık verdiği üç altın yapraktan yapılma ve her türlü beladan koruyan muhteşem zen­ginlik ve bereket asasıyla zenginlikleri ge­tirir. Ara yerdeki bir alanda sürekli olarak hareket eder ve burada aracıdır. Evliliğin, seyahat veya sözlerin başlangıcında, Olympos’la Hades arasında Hermes her zaman iki tarafın arasındadır: Mutlu ve psi­kopomp laf taşıyıcı, Olympos’tan gelen emirlerin iyi niyetli uygulayıcısı veya ölümden dönmeden kararların uy­gulayıcısı, bir evrenden diğerine mü­kemmel bir hareketliliğe sahiptir ve sı­nırların geçilmesini sağlar. Varlıklar arasında iletişimi sağlayarak onların arasındaki sınırları aşar ama bu aynı zamanda dünyalar arasındaki sınırlar için de geçerlidir ve karşıtlıkları akıl almaz şekilde birleştiren bu hayali boyutta sü­rekli olarak yer alır.

Bu nedenle saati köpeklerin saatiyle kurtların saati arasında, gündüzle gece arasında, görünmeyenden görülebilene ve görülebilenden görünmeyene geçilebilen şafakların ve alaca karanlıkların o büyülü anındadır. Ruhlarımızın cehaletten bil­geliğe, bilinçaltımızın koyu karanlıklarında yer alan bir bilinmezin birdenbire anlaşılmasına geçişini de o başlatır. Ölümlülerin arasında hatta zaman, za­man ocağın külleri arasında saklanarak yaşayan Hermes’in, bakire bir tanrıçayla içli dışlı olduğu söylenir. Hestia, evler için merkezi önemi olan, insan türünün ha­rekete geçtiği ve organize olduğu nokta olan ateşin gücünü simgeler. Fırının bu ka­palı ve yerleşik alanına Hermes, kendi açık, hareketli, geçişli, sürülerin, insan ötesinin, ayaküstü zenginliğin, ticaretteki paranın faiz getirmesi gibi ço­ğalanın zıtlığını getirir. Seyahate ait ve be­lirsiz olan bu zenginlik, çoğalır ve azalır, görünür ve kaybolur. Kendisine bırakılan marjinal tanrısal bil­giyi de aynı alanda uygular.

Achai’da Pat rai yakınında Hermes garip bir şekilde Hestia ile bağlantılıdır. Burada ortasında gi­yinik bir Hermes’in bulunduğu bir genel alan vardır “Agora”: burada Hermes’in tan­rısal bilgiler sunduğu söylenir. Ancak bu­rada, sakallı ve taştan yükselen tanrının tam karşısında bir Ocak sunağı, bir Hestia sunağı vardır. Karanlık çökerken, Her­mes’in saatinde, tanrıya başvuracak olan buraya gelir. Hestia için, sunağının üze­rindeki yağ lambalarını ve tütsüyü yakar ve bir metal para bırakır. Ardından hareketsiz Hermes’e döner ve kulağına so­rusunu sorar. Ardından bu halk alanından kulaklarını kapatarak çıkması gerekir. Kulaklarını açtıktan sonra duyacağı ilk ses Hermes’in sesidir: hareketin sesi, kuşların uçuşu, sözlerin gürültüsü, yaşanan alanı dolduran veya dolaşan tüm gürültüler, konuşmalar, gök gürültüleri. Duruşu ve varlığında olağanüstü bir-şeyler vardır. Bir toplulukta sessizlik ol­duğu zaman “Hermes geldi” demeyi unut­mazlar. Hermes etkili bir şekilde geceye ait bir ruhtur. Phasis’liler Hermes’in geceye ait gücüne uyumadan önce günün en son su­nusunu ona yaparak tapınırlardı. Büyülü ve yıpranmış asasıyla Hermes uyanıkları uyutur, uyuyanları uyandırırdı. Ona “rü­yaların yöneticisi” denirdi. Bu nedenle önemli bir rüyadan sonra ona teşekkür edilir. Gece ruhu olarak ölü ruhlar ve onların krallığıyla ilişki içindedir.

Şapkası Hades’in şapkasıdır. Ölülerin ruhlarına yeraltı dün­yasında rehberlik etme gücüne sahiptir ve ölü ruhları ışığa ulaştıracağından dolayı ona “psikopomp”(ölüler dünyası ile ilgili) denir. Hades’ten inerken Kerberos adlı kö­pekle savaşacağından dolayı bu görevde Pelops, Euridike, Persephone ve Herakles’i izler. Antesteries’in son gününde, ölülerin ba­şı olarak, onların dönüşünü sağlayacağı ve onları gösterişli bir şekilde tanrı yanıtına ulaştıracağından dolayı yeraltı dünyasının Hermes’ine kurban verilir. Anlaşılmaz simyacı ve hermenötik (sembol ve metinleri tercüme etme bilimi) filozof eğer “anlaşılmaz şeytani-rasyonalite ötesi yeraltı dünyasıyla hermetik semavi-rasyonel üst dünya” arasında bağlantı kurabilecek bir tanrı varsa bu Hermes’tir. Sonuç olarak onun bütün gidişi anlaşılmaz ve simyasaldır, bütün çalışmaları ışığı ko­yu karanlıklara çekmek ve bir kez daha aydınlık, olanı karartmaktır. Ne düalist ne de manikeisttir, (M.S. 3 ve S.yy.lar arasında rağbet bulan hem Al­lah’a hem şeytana inanan bir mezhebe ait) mantığı iyinin ve kötünün zıtlıklarını bir araya getirme gücüne sahip üçlü bir mantıktır. Arkaik tanrı Hermes bazen varlığın ka­pılarında bekçi (çoban köpeği) bazen de hırsız (varlığın kurdu) olarak görünür: çün­kü kimse hırsızdan daha iyi bekçi olamaz.

Yaşanan ilkel mitler soyut mitler haline geldikçe yaşayan fikirlerin arketipleri tipoloji ve azaltıcı ideolojilerin doğduğu “fi­kirsel tiplere” dönüşür. Böylece yüksekle alçak, ışıkla koyu karanlıklar içsel ve dış­sal, varlıkla yokluk arasındaki ayrılma meydana gelir ve Hermes artık iletişim kurmazken felsefeyle simya arasındaki ay­rılma da vuku bulur. Böylece, zamanla resmi rasyonalist fel­sefe simyasal-kapalı kültürü bastırır ve sapkın ilan eder: laik ve felsefi olduğu ka­dar teolojik ve kiliseyle ilgili olan ataerkil batı rasyonalizmi doğayı ve rasyonel ol­mayanı ya da yüzüstü bırakılanı yeniden entegre etmeyi amaçlayan sembolik bir praxis veya teoriye göre aşağılık bul­duğunu aforoz etmiş ve mitlerin alanına sürmüştür” (4). Zıtlıkların birleşmesinin gizi kabul tö­renlerinin enerjik (simyasal-kapalı) işlemlerinde gerçekleştirilir.

Lapis tarafından cisimleştirilen birincil maddeyle örtünmesi sırasında gölgesiyle bir araya gelmesini sağlayan bir analiz-sentez yordamı başlatır: kendi kendine çözünme, mater materia(ana madde)’nın bağrında bozulma, ve yeniden doğuşu ön­görerek ölüm. Simyasal eserlerin tamamı bozulmanın içerisinde yer alır ve çö­zülmeyi takip eder. Opus günışığından gü­neşe çıkışı veya ana karnındaki ka­ranlıklardan sonra bilincin yenilenmesini başlatan bir geçiştir. Bu doğuş, felsefe taşı gibi, karşıtların birliğinde (bilinç ve bi­linçaltı), varlığın arketipinde, dünyanın Ruhuyla Kendisi arasındaki buluşmada gerçekleşir. Hermes simyada kafası (bilinç-iyi) kuyruğunu (bilinçaltı-kötü) yut­maya çalışan yılan Ouroboros’u sim­gelediği gibi ve içkin tanrısal gücün kah, iyi kah kötü olması gibi katı ve sıvı haliyle cıvayı simgeler/ Kafası sağda ve solda ola­rak gökyüzü ve yeryüzünün birleşmesini, şeytanlarla meleklerin bir araya gelişini, erkek-fallik ve dişi-şeytani cinselliğini yönetir.(5) İşte bu nedenle bazen Zeus’un bazen de Hades’in habercisidir. Ölümün yalıyarlarlarından beri hayatı yeniden yaratan ve kapalı koyu karanlıklardan hermenötik (simgeler ve metinlerin yorumlanması bi­limi) ışığı çıkaran yaratıcının sembolüdür: bu karanlıklar ki kendi paylarına ışığı kar­şılar, yakalar ve bağırlarında konuk ederler.

İnsanların ve tanrıların arkadaşı

intihallerine rağmen bakışları durudur. Asla utanç içinde değildir. Doğru fırsatların ustasıdır ve kendini sevimli kılmayı bilir. Hermes’in lütfü ona pek çok yetenek ve tekniklerini borçlu olan, ayinler ve kur­banlarla başlayan yaşantıdan seçkinlik ve jimnastiğe ulaşan insanlar için bir dürtüdür. Hermes’e iki odun parçasıyla -kuru nar ağacı odunu üzerinde bir defne dalı- kutsal ateşi ilk yakan olma özelliği mal edilir. Defne dalı dikey aks olarak görünenle gö­rünmeyen arasındaki bağlantıyı sağlarken (defne aynı zamanda Apollo’nun bit­kilerinden biridir) nar ise (yatay kök) ateşin ve dolayısıyla görünmezin ruhunun cisimleşmesiyle bağlantılı bir bitkidir. Her­mes ayrıca onları On iki Olimpik tanrının şerefine 12 parçaya bölerek ve dumanı tanrılara sunarak Apollo’nun ineklerinin ilk kurban edilişini gerçekleştirmiştir. Böylece insanların kendilerini görünmeze bağlayacakları ayinsel yaşantıyı düzenleyerek kutsal ile kutsal olmayan arasında bir köp­rü yaratır.

Geleneksel olarak anlatılana göre tur­naların Y şeklindeki uçuşundan et­kilenerek, temel şekilleri hazırlayıp ka­lıpların şeklini onlara vererek üç Parkaya (Parkalar, Roma dininde kader ve ölümü simgeleyen tanrıçalar, Moiralar la bir tutulur.) alfabenin hazırlanması sırasında yardımcı olur. Astronomiyi, müzik çi­zelgesini, boks ve jimnastik sanatlarını, ağırlık ve ölçüleri (bunların bir kısmı Palamedes’e atfedilir), zeytin ağacının aşı­lanmasını ve tabii ki güzel sözlerle büyüleme sanatını icat eder. Bazı kaynaklarda Hermes’in kaplumbağa kabuğu ve sığır bağırsaklarından yaptığı lirin yedi teli olduğu söylenirse de bazılarında mevsimlere karşılık gelen üç telden diğerlerinde de yılın dört çeyreğine karşılık gelen dört telden ve bunların sa­yısının yediye Apollo tarafından çı­karıldığından bahsedilir. Hermes flüt ve liri Apollo’ya verince, bir görev değişikliğiyle Apollo müzik tanrısı, Hermes ise sürülerin bekçisi oldu. Hermes’te aydınlığa ve bazen de gecenin sakladıklarına, cazibe ve tatlılığa ait ne varsa bunları tellerin veya flütün büyülü ve tatlı sesinden başka hiçbir şey da­ha iyi ifade edemez. Homerik destanda Apollo, Hermes’in icat ettiği müzik aleti için şunları söyler : “Gerçekten, de bu üç kere kârlı: neşe, aşk ve tatlı gevşeklik!”.

Hermes
Hermes-Merkür’ün Yeni Yüzü

Gilbert Durand Hermes mitinin 7 farklı kez patlak verişinden söz eder. Bun­ların üçü ilk çağlarda (Mı­sır, Eski Yunan ve Ro­ma’da), dördü de bizim batı uygarlığımızda yer alır: 13. yüzyılın sonunda, 16. yüz­yılda, 18. yüzyılın sonlan-19. yüzyılın başlarında ve 20. yüzyılın sonlarında 13. yüzyılın sonları ve 14. yüzyılın baş­larında olan birincisi Gotik Rönesans dö­nemine aittir. Bu dönemde Hermes “bi­limsel araştırmaların” tüm kimyasal, bi­limsel ve ruhsal dönüşümlerin koruyucusudur. “Merkür “merküryen”dir ve Eser’in aracısıdır” ve bu simyacılar kadar ünlü simyacı Büyük Albert’in çırağı Aquina’lı Tomas tarafından da meşrulaştırılmıştır. İkinci ortaya çıkış 16. yüzyılda Hü­manistlerledir. Burada Merkür “Merkür, Fi­il, Logos, seçkinlik Hıristiyan bir teolojinin optiğinin aracısı haline gelmiştir” diyerek allegorize edilir. “Merkürsel” olarak anı­lır ve büyük kıtalararası ticaret kadar ruh­ların ticaretini de yönetir. Bu “versayizm” yüzyılında Apollo’yla karıştırılarak daha rasyonel hale gelir. 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın ba­şındaki üçüncü patlaması, Merkür örtülü olan ve sırları çözülen haline geldiğinden belirsizliklerle doluydu. Mısır’ı ve onun sır­larını yeniden keşfettikleri bu dönem gizli derneklerin dönemiydi. Bu gizli der­neklerde sır önce bir soytarılık olup ar­dından çözülüyordu. Bu gizli derneklerin sırlarını çözmek zevkli olduğundan sayıları artıyordu. Belirsizlik Aydınlıklarda rol oy­nayan bu zamanın bazen de kendini gizlere adamasındaydı. Son olarak, dördüncü ortaya çıkış 20. yüzyılın sonlarında Hermes’in geri dönüşüyle oldu. “Za­manımızın büyük epistemolojik devriminde ye­niden ortaya çıktı.(…) Hubert Reeves’in dediği gibi bilimsel amaç artık bir nesne değil ama merküryen ilkelerin temelinde yatan bir harekettir.” Şu ana kadar her şey mutasyon ve ilişkinin alanında olmuştur. “Fi­zikçi veya psikolog zamanımızın bütün bil­gin ve araştırmacıları, içsel araştırmayı ta­nıdıkları bir aşamadan geçmektedirler. Böylece Merkür’ün ruhların yöneticisi ola­rak ortaya çıkan psikopomp yönünü ye­niden buluyoruz”.

Merkür Gezegeni Kova Döneminde

Bu uygarlık çağının insanlarından en derin varlığını, üç evrenin ilişkisiyle ilgili bi­limini, çılgınca, küstahlıkları onları derin bir umutsuzluktan geçirerek anlaşmaya vardırabilsin diye saklamaktadır. Onlara, ayırt etme yeteneği, zeka ve nüansların yerine şüphe ve ahlak bozukluğu; içsel özgürlüğün ve ustalık yeteneğinin yerine fi­ziksel ayrılma; gücün yerine kabalık; yar­gının güvenilirliğinin yerine küstahlık; onu­run yerine kendini büyük görme çılgınlığı vermiştir” (…) Tanrıları ve şeytanları, ölümsüzleri ve hayaletleri ayırt etmekteki böylesine bir kapasitesizlik, varlığın ken­disi hakkında ve gizleri hakkında kay­gılanmadan biçimi arayan bir çağın üzerinde ağırlaşan bir ilençtir”. 20. yüzyılın sonunda ortaya atılması gereken, eski zamanlarla yeni zamanlar arasındaki geçişi sağlayan veya arkaikle yeni olanı bağlayan, eskiyi olduğu kadar moderni de tatmin eden, bilgeliğe giden yolda aracı ve başlatıcı olarak Hermes’in-rolünü yeniden öğrenmektir. Kardeşlik ve Sorumluluk değerlerinin ve Arkadaşlığın anlamının çok önemli olmaya başladığı bir devirde Kardeşlik ve Ar­kadaşlığı (Kastor ve Polluks) simgeleyen Merkür eski önemini kazanacaktır. Öte yandan klasik dünyadan bize kalan felsefi söylemin ve rasyonalist bilimin geçersiz olduğu bir zamandayız.

Uranüs’ün avangardıyla Satürn’ün kay­naklarına dönüşünü bağlayan Kova’nın anlaşılmaz enerjisinin müttefiki olan Mer­kür (13), arkaik mentaliteyi yeni za­manlardaki bilimsel araştırmayla döl­lenmiş olarak ortaya çıkarmayı mümkün kılar. Bilim ve arkaik mentalite tarafından getirilen yen içerikler, gizemli bir içeriğin yeniden taşınmasını sağlar.

“Hermes’in dönüşü” daha holistik olan ve düalizmin ötesinde bulunan bilimin yeni ruhunun içerdiği arkaikliğin dönüşüdür. Paradoksal bir şekilde, gerekli yeni kılıfı sağlayan dinler veya eski değerlere bağlı olarak kurulmuş dernekler değil ama tek­nolojiyle arasındaki ayrımı yapmayı öğrenmemiz gereken bilimdir. Merkür’ün enerjisi topluluğun diğer bü­yük gezegenleri olan Neptün ve Plüton’a müttefik olarak asıl olana dönüş için gö­rüntüler dünyasını aşmayı sağlar. Plüton’un enerjisi ölüme simyasal ba­kışın, bilincin Bütünlüğün ışığına yeniden doğuşu için yeniden entegre edilmesinde vazgeçilmez öğedir; Neptün’inki ise farklı kültürler, farklı ırk ve geleneklere sahip ama temelde ve ruhen birbirine bağlı ve eşit insanlardan oluşan, gezegen çapında tek bir insanlık oluşturduğumuzun bi­lincine vararak ayrılık duygusunu aş­mamızı sağlar. Zamanın esin ve verici mitik imgesi .bi­ze kendisiyle kaderi arasına dikilen ta­lihsizlikler denizini maharetle aşmayı ba­şaran Ulyssess’i hatırlatır. Güçlü Hermes yolumuzu aç!

Notlar:
1. Durand zikredilmiş kitapta (bkz. re­feranslar)
2. LKahn zikredilmiş kitapta (bkz. re­feranslar)
3. A.Ortiz-Oses zikredilmiş kitapta (bkz. re­feranslar)
4. Ibid.
5. Ibid.
6. Ibid.
7. G. Durand zikredilmiş kitapta (bkz. re­feranslar)
8. Ibid
9. Ibid
10. Ibid
11. Ibid
12. P. Metman zikredilmiş kitapta (bkz. re­feranslar)
“13. Leş Mythes Grecs : l. Saturne”, Revue N.A. No: 101/102

Hermes / Merkür :

Astrolojik ve Mitolojik Bağlantılar
Tanrılar ölümsüz ve çok mutlu olsalar da insan davranışlarına örnek olmaları açı­sından mitlerde yetenek ve kusurlarıyla anlatılırlar. Bu anlamda kusurlar enerjilerinin aşı­rı veya eksik kullanımından kaynaklanır. Eylem, düşünce ve duygularda doğru ortamı bulmak için kusurları örtme kapasitesi bilgelik veya “erdeme” ulaştırır.
Astrolojik İşlev
Mitteki karşılığı
Yetenekler
Elektrik
Sempati
Kurnaz zeka
Ustalık
Seçkinlik
İletişim Hizmet Çeviklik
Kurban

Typhos’un esiri Zeus’a sinirlerini geri verir, insanlar ve tanrılar arasındaki arkadaşlığı sağlar. Apollo’nun sığırlarını çalar ve ustalıkla yok eder. Lir ve flütü icat eder. Büyüleyen sözlere ve tüm kalpleri açan söyleme esin olur. Tüccarlara ikna yeteneği verir. Zeus ve Hades’in habercisidir, üç dünyayı bağladığı için ona Triceps derler. Sırasıyla Zeus, Ares ve Heracles’e yardımcı olur. Beden eğitimi ve yumruk doğuşu sporlarında yöneten yorulmak bilmez bir ko­şucudur. Ayin ateşlerini ve tanrılara ilk kurbanları o düzenlemiştir.
Kusurlar
Dağınıklık
Belirsizlik Yalan
Hırsızlık
Değişken ve sevgisi hiçbirinde sabitleşmeden teker, teker tüm nymphalara aşık olan bir mizacı vardır. Sürüleri korur ve çalar, şans oyunlarında şans veya şanssızlık verir. Apollo’nun ineklerini çalar ve bunu Apollo’nun ve Zeus’un karşısında inkar eder. Habercisi olacağında Zeus ona artık yalan söylememesini emrettiğinde, Hermes artık yalan söylemeyeceğini ama gerçeğin tamamını da söylemeyeceğini bildirir. Oğullarından biri olan Autolykos, dokunduğu her şeyi görünmez yapma ve ya­kalanmadan küçük hırsızlıklar yapma yeteneğine sahiptir. Sisam adasındaki Hermes Charidatos şenliklerinde hırsızlık ve talan serbesttir.
“Tanrılardan yaptığı hareketlerden birini saklamayı uman,
kendini aldatır.”

Laura Winckler
Fransızca’dan Çeviren : Yeşim ÖZBETİ
Kaynak : Yeni Yüksektepe Dergileri Yunan mitleri ve astroloji yazıları

Bir cevap yazın

error: Content is protected !!